Obezite cerrahisi sonrası dikkat edilmesi gerekenler
Tüm dünyada giderek yaygınlaşan obezite, estetik kaygılardan öte yarattığı komplikasyonlar ile ömrü kısaltır ve yaşam kalitesini ciddi derecede düşürür. Türkiye’de nüfusun yüzde 17,2’si obezite sorunuyla karşı karşıya. Bu oran her yıl artarken obezite sorunuyla yüz yüze olan pek çok kişinin de sağlık durumları kötüye gidiyor. İstatistiklere göre, vücut kitle indeksi 40 ve üzeri olanlar (morbid obez), normal kiloya sahip insanlara göre 8-10 yıl daha önce hayatlarını kaybediyor. Bununla birlikte kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, infertilite, iktidarsızlık, safra taşı, bazı kanser türleri, eklem hastalıkları, psiko-sosyal bozukluklar obezite ile doğrudan ilişkili. Sadece kilo vererek bu problemlerin birçoğu büyük oranda ortadan kalkar. Ancak tüm çabalara rağmen kilo verilemediğinde obezite cerrahisi devreye girer. Özellikle vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olan kişilerde mide küçültme ameliyatı gibi cerrahi yöntemler sonuç verir. Ancak sağlıklı kiloya, ameliyattan yaklaşık 1-1,5 yıl sonra erişebilir.
Obezite ameliyatı sonrası kurallar
Obezite cerrahisi tek başına obezite problemini çözmeye yetmez. Öncelikle kişinin bu ameliyatın temel fonksiyonunu anlaması, bu doğrultuda yeme düzenini ve günlük yaşam alışkanlıklarını değiştirmesi gerekir. Kişiler ameliyat sonrasında düzenli olarak egzersiz yapmalı, yemekleri küçük öğünlerle sık sık ve az az yemeli, kalorili sıvı gıdalardan uzak durmalı. Gerekli beslenme alışkanlıklarının kazandırılmasında bir uzmandan yardım alınabilir.
Vücut kitle indeksi 40'ın üzerindeyse...
Fazla kilo sorunu olan herkese obezite cerrahisi uygulanamaz. Mide küçültme gibi cerrahi yarar sağlayacak ameliyatlar için en uygun grup, vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olan kişilerdir.
Obezite cerrahisinde amaç…
Ameliyatla, midenin gıda alımını ve yiyeceklerin emilimini azaltmak ve/veya mide veya bağırsakların bir kısmını iptal etme amaçlanır. Bu ameliyatlar genel olarak; yiyecek alımını azaltan ameliyatlar ve yiyecek emilimini azaltan ameliyatlar olarak ikiye ayrılır. Hangi yöntemin uygulanacağına ise kişinin detaylı incelemesi sonrasında karar verilir. Ancak istenilen sonuca ulaşmak için ameliyatın doğru zamanda yapılması çok büyük önem taşır.
Tüp mide ameliyatı ile mide küçültülür
Başarı oranları ve diğer yöntemlere kıyasla daha kolay uygulanabilen cerrahi yöntemlerin başında tüp mide ameliyatları (sleeve gastrektomi) gelir. Mide hacmini daraltmak için midenin dörtte üçünün çıkarılması esasına dayanan bu yöntem sonrasında, mide yaklaşık 100 ml. hacminde ve yaklaşık bir çay bardağı boyutunda tüp biçiminde olur. Bu ameliyatla mide hacminin küçültülerek alınan gıda miktarının azaltılması amaçlanır. Midenin çıkartılan kısmından salgılanan ghrelin adı verilen hormon nedeniyle de iştah kontrolü ve doyma hissi kontrol edilebilir.
Kapalı ameliyat ile iyileşme
Kişilerin yüzde 99’unda obezite ameliyatları 0.5-1 cm’lik kesilerle laparoskopik yani kapalı şekilde yapılır. Hastanede kalış süresi kısadır ve işe dönüşler de hızlı olabilir. Ancak ameliyat sonrası katı gıdalara geçiş için belli bir zaman gerekir.
Obezite cerrahisi kimlere uygulanabilir?
Obezitede cerrahi yöntemlere başvurmadan önce kişi detaylı analizlerden geçirilerek, sorunun herhangi bir genetik, endokrin, nörolojik hastalıktan veya ilaç kullanımından kaynaklanmadığının ortaya konması gerekir. Aksi halde nedene yönelik tedavi tercih edilir. Obezite cerrahisi için şu kurallara dikkat:
İdeal kilodan en az yüzde 80 daha fazla kilolu olmak (Vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması)
Vücut kitle indeksi 35-40 arası olan kişilerde ise hipertansiyon, diyabet, uyku apnesi, eklem problemi gibi obeziteye bağlı hastalıklardan en az birinin bulunması
Obeziteye neden olan başka bir metabolik veya hormonal bir hastalık bulunmaması
Kronik alkol veya madde bağımlısı olunmaması
En az 3 yıldır obezite sorunu yaşanması
İlaç ve diyet tedavisine rağmen son bir yıldır kilo verilmemiş olması
Ameliyatın önemini, olası risklerini ve komplikasyonlarını tam olarak anlayabilecek psiko-sosyal düzeyde bulunulması